Hatta ne yaptıklarına anlam veremediğim St. Anger albümüne bile bir Polyanna bakışı çakışım vardır…
Aslında Metallica’ya bakışım hep tarih okumak gibiydi…
Yani döneme göre değerlendirirdim…
Mesela ‘Load kötü’ cümlelerine, ‘abi adamlar kaç yaşına gelmiş, normal’ diyebiliyordum…
Kötüyle yüzleşememe, kabullenememe de denebilir buna…
Biz de biliyoruz Disposable Heroes ile Frantic’in aynı kefeye konulamayacağını!
Ya da ne bileyim… And Justice For All albümündeki davul tonlarıyla, Reload’dakinin bir olmadığını!
Veya Fade to Black ile Mama Said’in arasında uçurum olduğunu!
Ama dedim ya; çocukluktan gençliğe geçişin şahidi gruba konduramıyorsun…
Adamlar, 91’den sonra zaten konuyu kapatmışlar, biri ada almış, diğeri 3 aylık maaş alır gibi sürekli alkol tedavisine girip çıkıyor, bas gitarist ayrılmış, yerine garip hareketler yapan bir vatandaşı almışlar vs.
Buraya bir parantez açmak gerekirse çizgisini bozmayan gruptaki tek kişi Kirk Hammett…
Başladığında da gitar çalamıyordu, halen çalamıyor!
Neyse konuyu dağıtmayalım…
Artık kabullenmiş bir şekilde yeni albümü bekleyip; ‘acaba yine ne gibi değişik şeyler deneyecekler’ diye sorarken…
Bir de son albümün üzerinden 7 yıl geçmişken…
Bir akşam yine bir Çokran yaptı yapacağını…
‘Yine Çokran’ı anlatmak adına sardık makarayı 1996’ya…
Lisedeyim, kredili sistem ve benim gibi patlak bir kafaya ‘kalma yok’ demişler…
Çarşamba’nın (Geçmişi bilen bilir) öğretmene ‘aga’ diyen ve ağzından salya akan tayfanın karışımıyla okulda kalmışım, sıkışmışım, bunalmışım…
Okul zaten Ötüken’deki Ülkücü Ocakları gibi, o kadar sert ortam, düşünün artık…
Tutunduğum iki şey var biri basketbol diğeri müzik…
Okul takımında ‘2 kişi defansta kalsın’ diyen bir öğretmenin önderliğinde oynuyorum!
Bol müzik dinliyorum ve korodayım canım Arife Koman öğretmenimin tüm disiplinini anarşikçe bozuyorum!
Ama hiç de kaçırmıyorum koro çalışmasını…
Neyse;
Metallica’nın Load albümünün çıkmasına 3-4 gün var, Altıparmak’ta ders arası yürüyorum…
Kardeşim dediğim ve 5 senede bir küsüp barıştığımız Mustafa Çokran ile küslük devrindeyiz!
Karadağ Pasajı’na doğru döndüm ve bir baktım ‘Load geldi’ yazıyor!
Hayır, Bursa’da mı kaydını aldın Ahmet (Çokran) abi!
Yapar, çünkü bize bu müzik altyapısını sunan adam onu mu yapmayacak…
O çünkü daha önce de belirttiğim gibi hepimizin müzik zevkini bilip ona göre öneride bulunan bir müzik gurusuydu…
Girdim içeri, ‘abiii’ dedim, pat çıkardı albümü verdi…
Uzun araştırmalarım sonucu kimsenin ismini hatırlamadığı ve "Ampul’ lakabında hemfikir olduğumuz öğretmenime ‘Hocam ben dersi dinleyemeyeceğim, Metallica’nın albümü çıktı" dedim, sakin bir kafa sallamayla onay alıp dinlemeye başladım…
Albüme bakıyorsun ne sertlik var, ne buhran… Lay lay lom!
Yani James Hetfield’ın 92’de tanıştığı ve 97’de evlendiği Fracesca dönemi…
Evlilik hazırlığı, aşktır, meşktir vs. derken ‘Lan albüm yapmayı unuttuk, dur ben bişeyler yazem’ demiş gibi bir albüm…
Sonrasında sevmek zorunda kaldık tabii, Metallica çünkü!
Gelelim hop günümüze…
Bir kasım gecesi babadan oğula geçen görevi gerçekleştirdi Mustafa Çokran ve bir link attı…
Lux Æterna!
14 Nisan’da çıkacak 72 Seasons albümünün ilk single’ı…
Clifford Burton’ın ölümünden sonra gruba katılan Jason Newsted kondisyon kazansın diye yapılmış, 87’deki Garage Days Re-Revisited EP’sinden çıkmış gibi bir şey!
Tam olarak tanımı ‘Lan bu ne 60 oldunuz!’
Neyse geçer, yine bi acayiplik çıkar karşımıza dedik…
Çıkmadı!
Doz doz verdiler coşkuyu…
Ocakta Screaming Suicide single’ı geldi…
Kütür kütür, gümbür gümbür, cayır cayır ne dersen de!
Ve martta çıkan If Darkness Had a Son…
Ne denebilir ki?
Buram buram geçmişe dönüş ama tüm özgünlüğüyle…
Tam olarak Metallica ama 2020’ler teknolojisiyle…
Ve son olarak 30 Mart’ta çıkacak son single’ın (herhalde) kısa videosu yayınlandı!
Hepsi geçmiş ve bir o kadar duygu yüklü!
James Hetfield albümün teması için şunu söylüyor: “Bize ebeveynlerimiz tarafından ‘kim olduğumuzun’ söylendiği kavramı. Ne tür bir kişilik olduğumuza dair bir arayış. Bence bu albümün en ilginç yanı, inançlarımız ve bunların bugünkü dünya algımızı nasıl etkilediği üzerine devam eden bir çalışma olması. Yetişkinlikte yaşadığımız şeylerin çoğu, çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin bir eseridir. Çocukluğumuzun esiri olmak ya da olmamak ile ilgili.”
Peki James’i bu kadar geçmişe götüren ne?
Acı, acı sonrası sorgulama mı?
Bilmeyenler için söyleyeyim, James Hetfield, eşi Francesca tarafından alkol bağımlılığı sebebiyle evden kovuldu. Ve boşandılar…
Hayatımın kilometre taşlarını şarkılarıyla belirleyen kişiye üzülsem mi, yaşadığı sorun nedeniyle ‘zahmet oldu, 60’ta çocukluğunu sorgulamasaydın’ mı desem, eşinden ayrılması sebebiyle bu şarkıları bize kazandırmasından histerikçe mutlu mu olsam bilemedim!
Bildiğim tek bir şey var: Acayip bişi geliyor…
Hatta eşim Günnur’la kendi kendime To Live İs To Die gibi bir şarkı geleceği üzerine iddiaya da girdim…
Kendi kendime diyorum çünkü ‘Bilemem Altan’ misali bana baktı, bu sertlikten o çıkar mı dercesine…
…And Justice For All yolumuz, James’in ruh hali kılavuzumuz…
Tolgay Ataokay
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
BursaMuhalif.com
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tolgay Ataokay
Acayip bişi geliyor!
Gençliğimden bu yana Metallica dinlerim…
Ama öyle böyle dinlemem yani…
Bir Metallica Hakları Savunucusu gibiyimdir!
Load’u da severim, Reload’u da…
Hatta ne yaptıklarına anlam veremediğim St. Anger albümüne bile bir Polyanna bakışı çakışım vardır…
Aslında Metallica’ya bakışım hep tarih okumak gibiydi…
Yani döneme göre değerlendirirdim…
Mesela ‘Load kötü’ cümlelerine, ‘abi adamlar kaç yaşına gelmiş, normal’ diyebiliyordum…
Kötüyle yüzleşememe, kabullenememe de denebilir buna…
Biz de biliyoruz Disposable Heroes ile Frantic’in aynı kefeye konulamayacağını!
Ya da ne bileyim… And Justice For All albümündeki davul tonlarıyla, Reload’dakinin bir olmadığını!
Veya Fade to Black ile Mama Said’in arasında uçurum olduğunu!
Ama dedim ya; çocukluktan gençliğe geçişin şahidi gruba konduramıyorsun…
Adamlar, 91’den sonra zaten konuyu kapatmışlar, biri ada almış, diğeri 3 aylık maaş alır gibi sürekli alkol tedavisine girip çıkıyor, bas gitarist ayrılmış, yerine garip hareketler yapan bir vatandaşı almışlar vs.
Buraya bir parantez açmak gerekirse çizgisini bozmayan gruptaki tek kişi Kirk Hammett…
Başladığında da gitar çalamıyordu, halen çalamıyor!
Neyse konuyu dağıtmayalım…
Artık kabullenmiş bir şekilde yeni albümü bekleyip; ‘acaba yine ne gibi değişik şeyler deneyecekler’ diye sorarken…
Bir de son albümün üzerinden 7 yıl geçmişken…
Bir akşam yine bir Çokran yaptı yapacağını…
‘Yine Çokran’ı anlatmak adına sardık makarayı 1996’ya…
Lisedeyim, kredili sistem ve benim gibi patlak bir kafaya ‘kalma yok’ demişler…
Çarşamba’nın (Geçmişi bilen bilir) öğretmene ‘aga’ diyen ve ağzından salya akan tayfanın karışımıyla okulda kalmışım, sıkışmışım, bunalmışım…
Okul zaten Ötüken’deki Ülkücü Ocakları gibi, o kadar sert ortam, düşünün artık…
Tutunduğum iki şey var biri basketbol diğeri müzik…
Okul takımında ‘2 kişi defansta kalsın’ diyen bir öğretmenin önderliğinde oynuyorum!
Bol müzik dinliyorum ve korodayım canım Arife Koman öğretmenimin tüm disiplinini anarşikçe bozuyorum!
Ama hiç de kaçırmıyorum koro çalışmasını…
Neyse;
Metallica’nın Load albümünün çıkmasına 3-4 gün var, Altıparmak’ta ders arası yürüyorum…
Kardeşim dediğim ve 5 senede bir küsüp barıştığımız Mustafa Çokran ile küslük devrindeyiz!
Karadağ Pasajı’na doğru döndüm ve bir baktım ‘Load geldi’ yazıyor!
Hayır, Bursa’da mı kaydını aldın Ahmet (Çokran) abi!
Yapar, çünkü bize bu müzik altyapısını sunan adam onu mu yapmayacak…
O çünkü daha önce de belirttiğim gibi hepimizin müzik zevkini bilip ona göre öneride bulunan bir müzik gurusuydu…
Girdim içeri, ‘abiii’ dedim, pat çıkardı albümü verdi…
Sardomik sırıtmayla ayrılırken Çokran Plak’tan, edebiyat dersine yetişmem gerektiği aklıma geldi…
Uzun araştırmalarım sonucu kimsenin ismini hatırlamadığı ve "Ampul’ lakabında hemfikir olduğumuz öğretmenime ‘Hocam ben dersi dinleyemeyeceğim, Metallica’nın albümü çıktı" dedim, sakin bir kafa sallamayla onay alıp dinlemeye başladım…
Albüme bakıyorsun ne sertlik var, ne buhran… Lay lay lom!
Yani James Hetfield’ın 92’de tanıştığı ve 97’de evlendiği Fracesca dönemi…
Evlilik hazırlığı, aşktır, meşktir vs. derken ‘Lan albüm yapmayı unuttuk, dur ben bişeyler yazem’ demiş gibi bir albüm…
Sonrasında sevmek zorunda kaldık tabii, Metallica çünkü!
Gelelim hop günümüze…
Bir kasım gecesi babadan oğula geçen görevi gerçekleştirdi Mustafa Çokran ve bir link attı…
Lux Æterna!
14 Nisan’da çıkacak 72 Seasons albümünün ilk single’ı…
Clifford Burton’ın ölümünden sonra gruba katılan Jason Newsted kondisyon kazansın diye yapılmış, 87’deki Garage Days Re-Revisited EP’sinden çıkmış gibi bir şey!
Tam olarak tanımı ‘Lan bu ne 60 oldunuz!’
Neyse geçer, yine bi acayiplik çıkar karşımıza dedik…
Çıkmadı!
Doz doz verdiler coşkuyu…
Ocakta Screaming Suicide single’ı geldi…
Kütür kütür, gümbür gümbür, cayır cayır ne dersen de!
Ve martta çıkan If Darkness Had a Son…
Ne denebilir ki?
Buram buram geçmişe dönüş ama tüm özgünlüğüyle…
Tam olarak Metallica ama 2020’ler teknolojisiyle…
Ve son olarak 30 Mart’ta çıkacak son single’ın (herhalde) kısa videosu yayınlandı!
Hepsi geçmiş ve bir o kadar duygu yüklü!
James Hetfield albümün teması için şunu söylüyor: “Bize ebeveynlerimiz tarafından ‘kim olduğumuzun’ söylendiği kavramı. Ne tür bir kişilik olduğumuza dair bir arayış. Bence bu albümün en ilginç yanı, inançlarımız ve bunların bugünkü dünya algımızı nasıl etkilediği üzerine devam eden bir çalışma olması. Yetişkinlikte yaşadığımız şeylerin çoğu, çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin bir eseridir. Çocukluğumuzun esiri olmak ya da olmamak ile ilgili.”
Peki James’i bu kadar geçmişe götüren ne?
Acı, acı sonrası sorgulama mı?
Bilmeyenler için söyleyeyim, James Hetfield, eşi Francesca tarafından alkol bağımlılığı sebebiyle evden kovuldu. Ve boşandılar…
Hayatımın kilometre taşlarını şarkılarıyla belirleyen kişiye üzülsem mi, yaşadığı sorun nedeniyle ‘zahmet oldu, 60’ta çocukluğunu sorgulamasaydın’ mı desem, eşinden ayrılması sebebiyle bu şarkıları bize kazandırmasından histerikçe mutlu mu olsam bilemedim!
Bildiğim tek bir şey var: Acayip bişi geliyor…
Hatta eşim Günnur’la kendi kendime To Live İs To Die gibi bir şarkı geleceği üzerine iddiaya da girdim…
Kendi kendime diyorum çünkü ‘Bilemem Altan’ misali bana baktı, bu sertlikten o çıkar mı dercesine…
…And Justice For All yolumuz, James’in ruh hali kılavuzumuz…
Tolgay Ataokay