Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Biri(leri) Bizi Gözetliyor

Yazının Giriş Tarihi: 16.11.2022 11:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.11.2022 11:02
Biri(leri) Bizi Gözetliyor

1816 yılında Londra’nın Westminister bölgesinde Millbank adında bir cezaevi açıldı. Bu cezaevi aslında 1799 yılında ünlü düşünür Bentham’ın ortaya attığı ve adına Panoptikon dediği bir tasarımın hayata geçmiş haliydi. Genellikle Panoptikon tasarımı teorik bir cezaevi olarak bilinse de aslında 1816 ile 1900 yılları arasında gerçekten de uygulamaya geçilmiştir. 

Peki nedir bu Panoptikon? Bentham’ın sekizgen bir şekilde tasarladığı bu yapının tüm kenarları bitişik nizam ve kat kat sıralı hücrelerden oluşmaktadır. Yapının tam ortasında bir avlu vardır ve avlunun merkezinde de tüm hücreleri görebilen bir kule… Sekizgen yapının avluya bakan tarafı kuleden görünebilmektedir. Aynı şekilde hücreler de yalnızca sekizgen yapının kuleyi içinde bulunduran avlusunu görebilmektedir. Kulenin içerisinde birkaç gardiyan var ve bu gardiyanlar tüm hücreleri ayrıca bu hücrelerin içerisindeki mahkumları rahatça görebiliyorlardır. Mahkumların kaçıp saklanabileceği ya da kendilerine ait bir özel alanları ve kör noktaları da yoktur. Ne kadar da rahatsız edici değil mi?

Bir an durun ve düşünün, bu cezaevinde bir mahkumsunuz, hiç özeliniz yok, gözleniyorsunuz fakat ne zaman gözlendiğinizi bilmiyorsunuz. Hatta gözlenip gözlenmediğinizden bile emin değilsiniz! Zaten Panoptikon kelimesi köken olarak da Pan – Optikon yani bütün ve gözlemlemek sözcüklerinden türetilmiştir. Panoptikon sisteminde mahkumları gardiyanların gözetlemesi temel bir şart değildi. Yalnızca her an gözetlendiklerini düşünmeli ve sürekli bu şüpheyi içlerinde taşımaları yeterliydi. Mahkumlar hiçbir zaman gardiyanları göremedikleri için gözetlenip gözetlenmediklerini bile bilmiyorlardı. Ancak her an gözetlenebilme ihtimali olduğu için davranışlarına çeki düzen vermeliydiler. Aslında fikir basit öyle değil mi? Toplu bir gardiyan grubunu mahkumların başına dikme, kafalarına bu gardiyanları çak. Böylece kaç mahkum varsa en az o kadar da gardiyan olsun.

1900 yılında Millbank cezaevi kapatıldı. Çünkü gerçekte bu cezaevi sekizgen değil beşgen şeklinde birbirine bağlı yedi panoptikon sisteminden oluşmaktaydı. Ayrıca zemin kayması vardı ve o günkü teknoloji ile yapı ayakta tutulamadı. Bunlar mimari gerekçe olsa da Millbank cezaevinin kapatılmasıyla panoptikon projesi tabii ki de rafa kalkmadı. Tıpkı diğer her şey gibi değişti, dönüştü. 

Günümüzde Londra dünyada en çok güvenlik kamerasına sahip şehirlerden biri. Hatta yalnızca Londra değil, dünyanın pek çok yerinde güvenlik kameralarıyla yaşamaya alışmış durumdayız. Daha da ilginci bu güvenlik kameralarını tamamen iyi niyetle kullanmaya başladık. Her yere bir gardiyan, bekçi ya da koruma koymak yerine bu kameralardan yerleştiriyoruz. Eminim siz de, çalışmayan ama sırf caydırıcı olsun diye kamera sistemi döşenmiş yerler görmüşsünüzdür. Anahtar sözcük burada caydırıcılık. Yani o kamerayı gören kişi “Ya gözetleniyorsam?” diye düşünecek ve davranışlarına çeki düzen verecek. Böylece güvenlik kameraları önleyici bir pozitif etki yaratacak. Şu ana kadar sevimli görünse de işin karanlık tarafı şimdi başlıyor. 

Hadi gelin şimdiye kadar konuştuklarımızı bir adım daha ileriye taşıyalım. Sosyal medyayı ele alalım. Canınızı sıkan bir olay yaşandı ve bu konu hakkında bir tweet attınız, olabilir. Ya da liseden arkadaşlarınızla bir araya geldiniz ve bu toplantıyı güzel bir özçekim ile ölümsüzleştirmek istediniz, şimdi Instagrama atıp arkadaşlarımızı da etiketlemezsek olur mu? Tabii ki olmaz. İlginç bir şekilde sosyal medya platformlarınız ne kadar çeşitliyse o kadar detaylı bir röntgeniniz oldu. Tebrikler! Attığınız bir tweet yahut Instagram hikayesi ile hangi takımı tuttuğunuz, siyasi görüşünüz, ilgi alanlarınıza kadar pek çok çıkarım yapabiliriz. Bunlar zaten paylaşmak istediğiniz bilgiler tabii ki. Ancak paylaşmak istemedikleriniz de mobese kameralarında, girdiğiniz bir marketin güvenlik kamerasında, kazara çıktığınız alakasız bir kişinin fotoğrafında veya videosunda saklı. Özetle, artık dışarıdan kameralar ile gözetleniyoruz, bununla birlikte kendi kendimizin ve etkileşim halinde olduğumuz hemen herkesin güvenlik kamerası olmuş durumdayız. Hadi biraz daha ileri gidelim; ne kadarı şehir efsanesi ne kadarı gerçek bilemediğimiz dedikodular da buna eklensin, en büyük örneği de Edward Snowden… Snowden özetle, ABD’nin sahip olduğu bir teknoloji ile tüm dünyada herkesi, cep telefonları ve bilgisayarlar aracılığıyla izleyebildiklerini iddia ediyordu. Hatta daha da ileri gidiyor ve dünya üzerindeki hemen herkes hakkında detaylı profil çıkardıklarını söylüyordu. Gerçek olsun olmasın, böyle bir gücün varlığının ifadesi bile yeterince korkutucu olmayı başarmıştı.

Az önce anlattıklarımın büyük çoğunluğunu zaten sizler de gayet iyi biliyorsunuz diye tahmin ediyorum; o sebeple, buraya kadar anlattıklarımızı panoptikon ile türetilmiş farklı metaforlarla çeşitlendirelim. Panoptikon metaforundan sonra birkaç kavram daha girdi hayatımıza, SinoptikonBanoptikon ve OmniptikonSinoptikon kavramı, çoğunluğun azınlık grupları gözetlemesi anlamında kullanılan bir metafordur. Banoptikon, ise yasaklı kişiler belirleyip (Bahsi geçen bireylerin önceki sicilleri ya da suç işleme potansiyellerine göre) bu kişilerin aklansalar dahi gözetim altında tutulması, yasaklanması ve çeşitli sınırlandırmalarla toplumsallaşması anlamına gelmektedir. Omniptikon ise, herkesin herkesi gözetlemesidir. O halde tüm bu metaforlardan hareketle sorulabilecek sorular şunlardır: Eğer her adımımız gözetleniyorsa, ne yapabileceğimiz bile öngörülebiliyorsa, neden halen daha suç var? Neden halen bazı olayların önüne geçilemiyor? Neden daha huzurlu, sakin ve güvende yaşamıyoruz da izleniyoruz paranoyasıyla aslında bir bakıma diken üzerindeyiz? Aslında cevap basit, nükleer gücü keşfettiğimizde, insanlık olarak toplumların huzur ve refahı için kullanmak yerine atom bombası yapmayı tercih ettiğimiz gibi, bu gözlem yöntemini keşfettiğimizden beridir de baskı aracı yapmayı tercih ettik. Yanlış anlaşılmasın bu gözetleme sadece devletlerin vatandaşlar üzerindeki gözetimi değil, toplumların toplumları, bireylerin bireyleri gözetleyerek baskı altına alması olarak da maalesef ki vuku bulmakta. “Amma da paranoyaklaştın, alt tarafı bir selfie paylaşıp düşman çatlatıcaz.” Ya da “Eski sevgilimizi stalklayacağız” diyenler olabilir. Stalklayın ama stalklandığınızı da unutmayın. Hadi ben paranoyaklaşmış olayım, siz de abartılacak bir şey olmadığını düşünün. Ancak şunu unutmayın, biri(leri) bizi gözetliyor.

Onur Egemen

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)

John Locke ve Türkiye’de Anayasa Tartışmaları - 1

12.11.2022 10:56

Yazımızın başrolü John Locke… Bu ismi daha önce duyduysanız muhtemelen arkasından hemen aklınıza meşhur Tabula Rasa önermesi gelecektir. Genel olarak da lise ve üniversitede John Locke bilgi felsefesini ele alış biçimiyle tanıtılır. Locke’a göre insan zihni boş bir levhadır ve insanlar sonradan edi

Biri(leri) Bizi Gözetliyor

16.11.2022 11:02

1816 yılında Londra’nın Westminister bölgesinde Millbank adında bir cezaevi açıldı. Bu cezaevi aslında 1799 yılında ünlü düşünür Bentham’ın ortaya attığı ve adına Panoptikon dediği bir tasarımın hayata geçmiş haliydi. Genellikle Panoptikon tasarımı teorik bir cezaevi olarak bilinse de aslında 1816

Hegel gerçekten de ‘SALAK’ mı?

22.11.2022 11:43

Hegel’i duyduysanız “Diyalektik” kavramına da aşinasınızdır sanıyorum. Kabaca ve kısaca ifade etmek gerekirse Hegel, 'Bir tez ve onun antitezi yeni bir sentez oluşturur' der. Akabinde de Hegel’in bu diyalektik yaklaşımından etkilenen Sol Hegelciler ile tanışan Karl Marx da bu diyalektik üzerine çal

'Safsata'nın Felsefesi

29.11.2022 10:14

Safsata… Bu sözcüğü çok sık duyuyorum. Biri bir şey söylüyor ve karşı taraftan “Safsata bu!” diye cevap geliyor. Ya da “Bu safsatalara ayıracak vaktim yok!” gibi cümleler… Sanıyorum çoğu durumda safsatayı, saçmalık/saçma gibi bir anlamda kullanıyoruz. Saçma da bir safsata yöntemi (Bknz. Red

Deprem, sandık, demokrasi...

07.04.2023 13:51

6 Şubat 2023’te Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Merkez üssü Kahramanmaraş olan bu felaketin acısını hepimiz -inanıyorum ki- derinden hissettik. Akabinde gelişen süreçte pek çok tartışma ve skandal da patlak verdi. Hemen her deprem sonrası olduğu gibi yine jeol

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
BursaMuhalif.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.