Temsili demokrasinin ölçüm cihazları ne derse desin bu hükümet artık ‘iktidar’ olamaz. Hükümet kalsa bile toplumun diğer %50’sini artık yönetemez. Ortalık fena karıştı. Bakanlara uzanan yolsuzluk soruşturması aynı bakanların idari kararlarıyla engellenmeye çalışılıyor. Başbakanın “değiliz” dediği muz cumhuriyetlerinde bile eşine ender rastlanır bu durum, daha çok Kaddafi sonrasında Libya’yı paylaşamayan kabilelerin savaşlarına benziyor. “Türkiye üzerinde operasyon (ameliyat) yapılacak bir ülke değildir” diye ahkam keserken olanı biteni “kirli operasyon” diye isimlendirmesi de dünya liderimizin düştüğü aczi gösteriyor Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediğini iddia eden iktidarın bağırsakları deşiliyor. Ortaya saçılansa ‘eski Türkiye’ ile aynı bok. Sebep belli. AKP geriletilmeye çalışılıyor. Bunun tetikçiliğini ise düne kadar stratejik ortaklık yaptığı Cemaat ve “eski Türkiye”nin unsurları yapıyor. İki tarafı da bu kopuşa iten etkenler var. Yani bir mecburiyetin hasıl olduğu kesin. Ancak sözü edilen bütün dış etkenler dalaşın bir “mal kavgası” olduğu gerçeğini örtemiyor. Ele geçirilmek istenen ganimetler içinde en iştah kabartan parça tabii ki devlet iktidarı. Ancak iki odağın iki farklı İslam anlayışını temsil ediyor olmaları da üzerinde durulması gereken bir etken. Yani işin içinde “paylaşılamayan Müslümanlık” da var. İlk sonuç şu; “yeni Türkiye” yalan oldu. “Dünya lideri”, “ekonomik büyüme”, “helal/haram”, “Osmanlı” vs. kavramlarla bezeli iktidar söylemi onarılmaz bir yara aldı. Kamuoyu araştırmacılarına göre bu AKP’yi %5 geriletirmiş. Temsili demokrasinin ölçüm cihazları ne derse desin bu hükümet artık ‘iktidar’ olamaz. Hükümet kalsa bile toplumun diğer %50’sini artık yönetemez. Olağan seçimlerin çare olmaktan çıktığı bir siyasal dönemece giriyoruz. Ortada bir iktidar krizi değil iktidar savaşı var. Erdoğan aleni bir şekilde ve seçilmişlik gerekçesiyle ‘yönetime el koyuyor.’ Kendi tebaası dışındaki herkes artık ‘yönetilen’ olmaya mecbur bırakılacak çünkü yönetilmek istemeyenleri hizaya sokacak bir polis ordusu yapılandırılıyor. Uzlaşmanın mümkün olmaktan çıktığı iktidar savaşlarında belirleyici olacak güçler zor aygıtlarıdır. İktidarını polise dayanarak yürütmek tercihi hiç kuşku yok ki siyasal alana ‘suikast’, ‘patlama’ gibi bir sürü provokatif gelişmeyi ve en önemlisi de toplumsal onayla tazelenmiş yeni bir askeri vesayeti davet edecektir. Fethullah Gülen bu iktidar savaşının sonunda kurulacak yeni siyaset düzeninin ancak vaizi olabilir. “Darbelerin tokuşturulduğu” bir zamanda karşı tarafın dini meşruiyetinde gedik açabildiği oranda da güç sahibi olacaktır. Haramla haşır neşir AKP Türkiye’si ile egemenlerin hizmetlisi Cemaat gerçeği Siyasal İslam için de “bir dönemin sonu” anlamına gelmektedir. Darbeler dönemini kapatmakta uzlaşan Türkiye egemenlerini, şimdi birbirlerine karşı darbe yaparken izlemek elbette ki keyifli. Ancak gözü, tahtını korumaktan başka hiçbir şey görmeyen “gergin adamın” yapabileceği “delilikleri” düşünmekte herkesi aynı oranda endişelendiriyor. Dolayısıyla olan biten seyirlik bir kavgadan ibaret değil. Devlet katında, topluma kapalı bir alanda cereyan eden bu sürece müdahale etmek, katılımcılık söylevi olmaktan çıkıp toplumsal bir sorumluluk haline geliyor. Devrimcilerin, politik faaliyeti yaşamın içine katması gerekiyor. Devrimci görevlerin toplumsal sorumluluk duygusuyla birleşmesi yeni bir cepheyi mutlaka açacaktır. Önünde ‘eski’, ‘yeni’ hiçbir iktidarın duramayacağı ‘Başka bir Türkiye’ de ancak bu yolla mümkün olur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
BursaMuhalif.com
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gökhan Nazlı
Acil durum: Başka bir Türkiye – Gökhan Nazlı
Temsili demokrasinin ölçüm cihazları ne derse desin bu hükümet artık ‘iktidar’ olamaz. Hükümet kalsa bile toplumun diğer %50’sini artık yönetemez. Ortalık fena karıştı. Bakanlara uzanan yolsuzluk soruşturması aynı bakanların idari kararlarıyla engellenmeye çalışılıyor. Başbakanın “değiliz” dediği muz cumhuriyetlerinde bile eşine ender rastlanır bu durum, daha çok Kaddafi sonrasında Libya’yı paylaşamayan kabilelerin savaşlarına benziyor. “Türkiye üzerinde operasyon (ameliyat) yapılacak bir ülke değildir” diye ahkam keserken olanı biteni “kirli operasyon” diye isimlendirmesi de dünya liderimizin düştüğü aczi gösteriyor Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediğini iddia eden iktidarın bağırsakları deşiliyor. Ortaya saçılansa ‘eski Türkiye’ ile aynı bok. Sebep belli. AKP geriletilmeye çalışılıyor. Bunun tetikçiliğini ise düne kadar stratejik ortaklık yaptığı Cemaat ve “eski Türkiye”nin unsurları yapıyor. İki tarafı da bu kopuşa iten etkenler var. Yani bir mecburiyetin hasıl olduğu kesin. Ancak sözü edilen bütün dış etkenler dalaşın bir “mal kavgası” olduğu gerçeğini örtemiyor. Ele geçirilmek istenen ganimetler içinde en iştah kabartan parça tabii ki devlet iktidarı. Ancak iki odağın iki farklı İslam anlayışını temsil ediyor olmaları da üzerinde durulması gereken bir etken. Yani işin içinde “paylaşılamayan Müslümanlık” da var. İlk sonuç şu; “yeni Türkiye” yalan oldu. “Dünya lideri”, “ekonomik büyüme”, “helal/haram”, “Osmanlı” vs. kavramlarla bezeli iktidar söylemi onarılmaz bir yara aldı. Kamuoyu araştırmacılarına göre bu AKP’yi %5 geriletirmiş. Temsili demokrasinin ölçüm cihazları ne derse desin bu hükümet artık ‘iktidar’ olamaz. Hükümet kalsa bile toplumun diğer %50’sini artık yönetemez. Olağan seçimlerin çare olmaktan çıktığı bir siyasal dönemece giriyoruz. Ortada bir iktidar krizi değil iktidar savaşı var. Erdoğan aleni bir şekilde ve seçilmişlik gerekçesiyle ‘yönetime el koyuyor.’ Kendi tebaası dışındaki herkes artık ‘yönetilen’ olmaya mecbur bırakılacak çünkü yönetilmek istemeyenleri hizaya sokacak bir polis ordusu yapılandırılıyor. Uzlaşmanın mümkün olmaktan çıktığı iktidar savaşlarında belirleyici olacak güçler zor aygıtlarıdır. İktidarını polise dayanarak yürütmek tercihi hiç kuşku yok ki siyasal alana ‘suikast’, ‘patlama’ gibi bir sürü provokatif gelişmeyi ve en önemlisi de toplumsal onayla tazelenmiş yeni bir askeri vesayeti davet edecektir. Fethullah Gülen bu iktidar savaşının sonunda kurulacak yeni siyaset düzeninin ancak vaizi olabilir. “Darbelerin tokuşturulduğu” bir zamanda karşı tarafın dini meşruiyetinde gedik açabildiği oranda da güç sahibi olacaktır. Haramla haşır neşir AKP Türkiye’si ile egemenlerin hizmetlisi Cemaat gerçeği Siyasal İslam için de “bir dönemin sonu” anlamına gelmektedir. Darbeler dönemini kapatmakta uzlaşan Türkiye egemenlerini, şimdi birbirlerine karşı darbe yaparken izlemek elbette ki keyifli. Ancak gözü, tahtını korumaktan başka hiçbir şey görmeyen “gergin adamın” yapabileceği “delilikleri” düşünmekte herkesi aynı oranda endişelendiriyor. Dolayısıyla olan biten seyirlik bir kavgadan ibaret değil. Devlet katında, topluma kapalı bir alanda cereyan eden bu sürece müdahale etmek, katılımcılık söylevi olmaktan çıkıp toplumsal bir sorumluluk haline geliyor. Devrimcilerin, politik faaliyeti yaşamın içine katması gerekiyor. Devrimci görevlerin toplumsal sorumluluk duygusuyla birleşmesi yeni bir cepheyi mutlaka açacaktır. Önünde ‘eski’, ‘yeni’ hiçbir iktidarın duramayacağı ‘Başka bir Türkiye’ de ancak bu yolla mümkün olur.