- 10 Ekim Katliamı ardından katıldığı grev nedeniyle geçirdiği idari soruşturmayla memuriyetten men edildiği halde İdare Mahkemesi kararıyla işine geri dönen, fakat Cumhurbaşkanlığı KHK’si ile işinden ihraç edilen BES Bursa Şube Yöneticisi Aysun Torun ile konuştuk.
- Torun Bursa Muhalif’e verdiği röportajda “Ben kenara çekilmeyeceğim, elbet düzelir beklentim yok, mücadeleden uzaklaşmayacağım. Daha fazla ve daha cesur bir mücadelenin içine girilmeli. Düzelmesi için elimden gelen her şeyi yapmayı düşünüyorum.” dedi.
İdari soruşturmalar geçirdiniz, sürgün edildiniz, idari soruşturma sonucunda ihraç edildiniz, ihracınız İdari Mahkeme’ce durduruldu fakat bu sefer de KHK ile ihraç edildiniz. Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Bursa Adliyesinde çalışıyorum 13 senedir. İşe başlar başlamaz Büro Emekçileri Sendikası’na üye oldum, örgütlü bir insan olmayı tercih ettim. Örgütlü olmak güçlü olmaktır. İşyeri temsilcisi oldum, yönetime girdim. Yapılan bütün eylemlere dahil oldum ve hiçbir sorun yaşamadım son sürece kadar. 10 Ekim Katliamı’nda ben de Ankara’daydım. Örgütüm KESK, 10 Ekim Katliamı’nın ardından 2 günlük bir grev kararı aldı ve ben de greve katıldım. Grevde atılan sloganlardan dolayı hakkımda ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bu soruşturma sonrasında hakkımda dava açıldı ve Keles’e sürgün edildim. Bu süreç devam ederken, Eğitim Sen üyesi bir öğretmenin tutuklamaya sevkedilmesi haberini sosyal medya hesabımda paylaştım. İlk paylaşımı kimin yaptığını tespit edemedikleri için benim hakkımda ‘gizlilik kararını ihlal’ suçundan dava açıldı. Davayla birlikte disiplin soruşturması açıldı. Disiplin soruşturması devam ederken hakkımdaki dava ilk celsede beraatle sonuçlandı. Hakim dedi ki ‘ortada suç yok, olmayan bir suç için dava yürütülemez ve ceza verilemez’. Ben beraat ettim, hemen kesinleşti, savcı itiraz bile etmedi. Beraatim kesinleşti ama disiplin soruşturması devam etti. Memuriyetten men talebiyle geçirdiğim soruşturmada 2 dakikalık bir görüşme yapıldı. Ben dosyadan beraat ettiğimi ilettim, baktı, dinledi ve ‘sen paylaşmadın mı?’ dedi. ‘Paylaşmadım’ dedim ve hiçbir şey söylemeden ihraç kararı verdi. 19 Aralıkta memuriyetten men edildim, yürütmeyi durdurma talebiyle dava açtık ve İdare Mahkemesi kabul etti. Üst mahkeme yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı, bu nedenle yeniden görevden ayrıldım. Bu arada yeniden yürütmeyi durdurma kararı alındı ve 8 Haziran’da yeniden göreve başladım. Aradan bir ay geçti ve 8 Temmuz’da KHK ile ihraç edildim. Terörle iltisaklı diye bir şey çıkardılar, benim buna dair geçirdiğim bir soruşturma yok, açılmış dava yok. Gerçek hiçbir sebep yok. Yarattıkları ortamda muhalif olanları, seçtikleri kişileri teker teker ihraç ediyorlar. Bunu şahsıma yapılmış bir şey olarak görmüyorum, tüm toplumsal muhalefete yönelik baskı ortamında ben de payıma düşeni aldım. 19 Aralık ile 8 Temmuz arasında 3 kez memuriyetten atılmış oldum.
Hiçbir soruşturma geçirmeden, gerekçe gösterilmeden, adli hiçbir süreç işletilmeden KHK’lerle memurlar işten atılıyor. Sadece memurlar işten atılmıyor, ülkenin bütün işletim biçimi değiştiriliyor. Bu sürece nasıl bakmak lazım ve nasıl bir mücadele hattı izlemek gerekir?
Örgütlülük çok önemli, bu süreçte ben bir kez daha gördüm. Etrafımdaki insanlarla dayanışmaya çalışırken, insanların benimle nasıl dayanıştığını gördüm. Sendikamda, toplumsal muhalefetin diğer bileşenlerinde, insanı böylesi süreçlerde yalnız hissettirmediğini gördüm. Eksik bir sürü şey var, mutlaka örgütlerin de sendikaların da eksiklikleri var. İnsan yanında kendisi gibi düşünen, kendisi gibi değerlendiren, sahip çıkan insanların varlığına ihtiyaç duyuyor. İşyerlerine gittiğim zaman örgütlenme çalışmalarında da bunu söylüyorum. Diğer sendikalar bunları bile yapmıyorlar, dilekçelerini bile biz yazıyoruz. Bunu söylerken güvenle söylüyorum. Eksik mi eksik. İlk KHK ile başlayan bir eksiklik bu. İlk çıkan KHK’da gerçek anlamda tepki gösteremedi toplumsal muhalefet. Toplu bir mücadele hattı belirlenebilirdi. İhraçlarla ilgili kaçıncı KHK olduğunu hatırlamıyorum ama ilk anda gösterilen tepki yetersizdi. İlk KHK’da bakanlıkların önüne gidilebilseydi, sokaklara çıkabilseydi böyle olmayabilirdi diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanı’nın bu kadar her şeyi kontrol altına alabilmesinin sebeplerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Hem emek örgütleri açısından hem de toplumsal muhalefet bileşenleri açısından söylüyorum.
Ben şöyle düşünüyorum, KHK ile o kadar rahat insanlar işlerinden atılabiliyor ki, artık kamu sendikası üye ve yöneticilerin bile hiçbir iş güvencesi yok. Eskiden memurların diğer işçilere göre iş güvenceleri vardı, sendikalaşmaları daha kolaydı. Toplumsal muhalefet içinde bulunması daha kolaydı. Bugün baktığımızda durum tam tersine döndü. Bugün işçiyi işten çıkarmak memuru işten çıkarmaktan daha zor. Memur sendikalarının bu kadar hızlı refleks gösterememesinin sebeplerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Hukuki yollara başvurmak gerekti. Bursa Eğitim Sen, ihraç edilen üyeleriyle, bu süreçte savcılığa giderek kendileri hakkında suç duyurusunda bulundu. KHK ile ihraç edilenler, ‘herhangi bir terör örgütü ile bağlantım olup olmadığı araştırılsın’ talebiyle savcılıklara gitti. Savcılıkların verdiği ‘Herhangi bir örgütle bağlantısı yoktur’ belgeleriyle beraber KHK komisyonlarına başvuranların birkaç tanesi de işlerine iade edildi. Çok yakın zamanda 2 öğretmen işlerine geri döndü. Böyle bir yöntem izlemeyi düşünüyor musun? Sen daha önce ‘örgüt üyesi olmak’ suçlamasıyla emniyet tarafından teknik takibe alınmıştın ve örgüt üyeliğine dair hiçbir kanıt bulunamadığı için soruşturma kapanmıştı.
Evet, kaç kişi olduğunu hatırlamıyorum yaklaşık 20 kişi ile beraber telefonlarımız dinlenmişti. Sonrasında bize şöyle bir karar geldi, ‘Biz sizi dinledik, ama örgüt üyesi olduğunuza dair hiçbir kanıt bulamadık’. Bu kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bizlere tebliğ edilmişti. Biz de şaşırmıştık hatta. Ben adliyede çalışıyorum, hukuk okuyorum ve az çok biliyorum. ‘Ben şunu dinliyeyim, bir şey çıkarsa dava açarım’ diyemezsin. Hukuk artık böyle işliyor, olmayan bir şeyi yaratmaya çalışıyorlar. O dönemde de ‘biz sizi dinledik, hiçbir şey bulamadık’ dediler. Örgütlenmeye başlıyoruz, bir iddiamız var, bu işyerinde bu koşullarda çalışmak, insanca yaşam hakkına aykırı. Ağır cezalar -1. kattaydı. Duruşma akşam 8’de mi bitti?, ücretler düşük, kreş yok. Buna dair bir iddiam var, örgütleniyorum ve bu koşulları değiştirmeye çalışıyorum. Üye çalışması yapıyoruz, engellemeye çalışıyor. Oradan seni başka yere sürüyor, oradan başka yere. Neden? Çünkü senin örgütlenmeni engellemeye çalışıyor. Bu baskıyla yılmıyorsan, hukuki yollardan yıldırmaya çalışıyorlar, benim hakkımda ceza davası açıldı, beraat ettim. Disiplin soruşturması açıldı, o da biliyor ortada bir suç olmadığını ama verdikleri kararlar komik. ‘Üzerine atılı gizlilik kararını ihlal suçu oluşmamış ise de davranışının memuriyete yakışmayan davranış olduğu gerekçesi ile memuriyetten men edilmesine.’ O da görüyor öyle bir suç olmadığını, ama bir şey uydurması lazım. Sen suçlu değilmişsin ama biz seni atmaya karar verdik. Ona itiraz ettin geri döndün, madem hukuksal yollardan biz seni atamıyoruz, suç da uyduramadık, suça da gerek olmayan bir şey yaratalım, KHK ile ihraç edelim. Hiçbir suçum olmadan ihraç edilmiş oldum.
Ek olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
Kendi üzerimde kişiselleştirdiğim bir şey değil, toplumun geri kalanından bağımsız bir şey değil. Kadın üzerindeki, işçiler üzerindeki, grev kararlarının yasaklanmasından bağımsız bir şey değil. Aslında toplumun tüm kesimlerine karşı yoğun bir baskı var. Burada ses çıkarmaya çalışan, ‘bu doğru değil’ diyen insanlara karşı ekstra bir baskı uyguluyorlar. Kimini KHK ile ihraç ediyorlar, kimini bu havzada zehir yayıyorsunuz dediği için tutukluyorlar, kimini işinden uzaklaştırıyorlar. Çözüm olarak sadece insanların bir araya gelip, birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum, böyle devam etmeyecek. Bu baskıcı rejime dur diyen olacak. Kendiliğinden dönüşeceğini beklemiyorum. Bunun değiştirecek tek şeyin örgütlülükten geçtiğini düşünüyorum. İnsan hakları ihlalleri o kadar fazla ki, çalışma hakkım elimden alınıyor. Anayasaya da aykırı. OHAL’in ilan edilme sebebinden faklı olarak KHK yayınlanamaz, ne ile ilgili OHAL ilan ettiysen sadece onunla ilgili KHK çıkarabilirsin. Şurada bir grev varmış onu da yasaklayalım, şunlar çok ses çıkardı onları da atalım. KHK’ler bunlara hizmet ediyor. Eskiden sırtını devlete yasladıysan rahatsın demekti, işçilere göre daha güvenceliydi. Şimdi işçinin işten atılması benden daha zor, ben sabah bir kalkıyorum işten atılmışım. Hiçbir şey yok ama biri istedi diye işten atılabiliyorum. İhraç edilen insanlar çok geniş bir yelpaze. FETÖ’cü adı altında kendini muhalif olarak adlandıran, sosyalistler, devrimciler ihraç ediliyor. Güvencesizliğe karşı mücadele edenler KESK’liler, seni ihraç ederek bulunduğun mücadele alanından uzaklaştırıyor. Aynı zamanda toplumsal yaşamın içinden de uzaklaştırıyor. Arkadaşlarımız bizi gördüklerini yollarını değiştiriyorlar. Şimdi 657’nin 54 maddesini değiştireceğiz diyor. Bununla kim mücadele edecekti, biz edecektik. Ama bizi işten etmekle aynı zamanda, politikalarına karşı mücadele edecek olanları da uzaklaştırmış oluyor. Ayağına dolanacak insanları uzaklaştırmaya çalışıyor, biat kültürünü geliştiriyor. OHAL Komisyonu’ndan sonuç çıkacak, İdare Mahkemesi’ne gideceksin, oradan Bölge İdare Mahkemesine, oradan Danıştay, Danıştay’dan Anayasa Mahkemesi’ne, Anayasa Mahkemesi herhangi bir insan hakkı ihlali olmadığına dair karar verirse AİHM’e gideceksin. Bütün bu aşamaları geçeceksin ve hala sağsan AİHM’e dava açmaya kalkacaksın. Bu çok uzun bir süreç, hayat kolay değil. Çalışırken bir taraftan mücadele edebiliyorsun, benim için çok yeni bir süreç ama insanların geçim sıkıntıları var. Daha düşük ücretlerde, daha güvencesiz çalışması gerekiyor. Bu burada kalmayacak, ben kendimi mağdur gibi hissedip bir kenara çekilmeyeceğim. Umut ediyorum ki diğer arkadaşlarımın da böyle bir niyeti yoktur. Ben kenara çekilmeyeceğim, elbet düzelir beklentim yok, mücadeleden uzaklaşmayacağım. Daha fazla ve daha cesur bir mücadelenin içine girilmeli. Düzelmesi için elimden gelen her şeyi yapmayı düşünüyorum.
Bursa Muhalif Gazetesinde yayınlanmıştır