Tüm Türkiye onu 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Dersim'in Ovacık ilçesine seçilen 'Komünist Başkan' olarak tanıdı. Ovacık'taki çalışmaları onu Dersim'in belediye başkanlığına hazırladı ve bir sonraki yerel seçimde Dersim Belediye Başkanı olarak görev alan Fatih Mehmet Maçoğlu ile 7 yıl aradan sonra ikinci kez bir araya geldik. 2015 yılındaki röportajımda kendisiyle Ovacık, bu röportajımda ise Dersim üzerine konuştuk. Maçoğlu, Ovacık ve Dersim arasındaki farkları ve çalışmanın bu dönemdeki zorluklarını, geçen 7 yılda değişenleri değerlendirdi.
Ovacık Belediye Başkanı olarak seçildiğinizde tüm Türkiye'nin gözü üzerinizdeydi, çalışmalarınız daha sıkı takip ediliyordu. Ancak sizin için yeni bir başkanlık süreci başladı ve daha büyük bir alanda yönetici oldunuz. Nasıl karşılandı, bu süreç, Ovacık ile Dersim'i karşılaştırmak isterseniz nasıl yorumlarsınız?
Ovacık ile kıyasladığınızda, o gün Ovacık'ta yaptıklarımız çok fazlaydı bugün yetmiyor, öyle diyebilirim. Bugün üretimle ilgili çalışmalar belki 30 kat, 50 kat belki 100 kat büyüdü ama sadece orada kalmadı. Türkiye'de en az bir 30 – 35 şehre yayıldı. Yüzlerce kooperatif ile diyalog kuruldu. Bilimsel çalışmalara başlandı, çalıştay yapıldı. 300’e yakın kooperatiften 300’e yakın insan katıldı, tecrübelerini kattı. Yine Türkiye'nin farklı yerlerinde üretim güçleri oluştu. Tüketim kooperatifi kuruldu ve tüketim kooperatifi ile beraber şu anda Türkiye'de 10 – 15 şehirde ürünlerimizin tüketiciyle buluştuğu 20 – 25 civarında satış ofisi açıldı. Önümüzdeki süreçle ilgili de çalışmalar başladı ve planlamalar yapılıyor. Yine Türkiye'de bütün şehirlerde hatta büyük ilçelerde üretici güçlerin kendini yöneten bir anlayışla, bu çalışmalara dahil edilmesini araştırıyoruz.
Kadın meseleleriyle ilgili ben çok konuşmam, çünkü bizde kadınlar konuşuyor. O meseleyle ilgili biraz bilgi vereyim. Görüşmek istediğinizde kadın arkaşlarımız size söylemek isterler. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine birimler oluştu. Kendi kararlarını almaya başladı, regl izninden tutun, LGBT+ dair bütün kararları kendiler alıyor.
Tabii kendi öz gücümüzle yapabildiklerimizi yapıyoruz. Hani böyle, dünya toz pembe değil. Kapitalizmin bu kadar vahşi olduğu iktidarların bu kadar kötü yönettiği bir yerde biz çok güzeliz, temiz ve mutluyuz diyemeyiz ama bir mücadelenin içerisindeyiz. Gerçekten can havliyle, böyle koşturuyoruz.
Şimdi bu çalışmalar, Dersim’e geldikten sonra daha mı gölgede kaldı diye düşünülüyor, Ovacık daha mı ileriydi? Yok, Ovacık’ta Şirinler köyü gibi baktılar bize, çocuk dediler. ‘Ne tatlılar, ne güzel, aferin’ denildi. Şimdi bir şehirde, bu ülkenin geleceğine dair çalışmalar olunca saldırıya geçmeye başladılar. En önce sizin yanınızdaki derin siyasetleri harekete geçiriyorlar ya da bireyleri harekete geçiyorlar, sonra kendileri geliyor. Çünkü siz onlar için bir artık güç ve tehlike olmaya başlıyorsunuz. Aslında biz iyi insana ya da varlıklı insana kafa tutmuyoruz. Biz kötü iş yapanı, kötülükleri biraz daha azaltarak iyiliklerin çoğaltılması için çaba harcıyoruz. Bunu da dünya için yapıyoruz. Doğa için, ülke için yapıyoruz. Yani eğitim, sağlık ve benzeri bütün şeyler için yapma çabamız var, eksiklerimiz olur mu? Var valla, biz de hata yaparız, eksik yaparız ama bütün bunlardan arınmaya uğraşıyoruz.
Dersim'deki çalışmalarınız nasıl gidiyor? Şehre neler kattınız ve şehrin en büyük sorunları sizce neler?
Dersim Belediyesi toplumun ihtiyaçlarına dair çaba harcıyor. Büyük projeleri durdurduk. Mevcut krizi, halkın mutfağındaki yangını görüyoruz. Onun için halk ekmek fırınını ve halk mutfağımızı açtık. Dezavantajlı gruplara, öğrencilere, yaşlı insanlara ve hepsine elimizden geldiğince, onların evlerine günde bir kere sıcak yemek koymak, yanında ekmek vermek gibi bir çalışmamız var.
Bunların hepsini dayanışma üzerinden yapıyoruz, belediyeden bir tek kuruş çıkararak değil. Fırının da halk mutfağının da kurulmasını dostlarımız, yoldaşlarımızla yaptık. Hayır yemekleri yerine onu adaletli bir şekilde yoksullara ulaştıran alanlara desteklerinizi sunun, en azından insanların çocukları aç kalmasın dedik. Bu anlamıyla da bir çağrımız oldu ve karşılık buldu.
Dediğim gibi kültürel ve sanatsal şeyler büyüyor. Hem bölgedeki yerel dillerle birlikte kültür, inanç ve sanat çalışmaları yürütüyoruz. Kadın ve çocukların katıldığı büyük korolar kuruldu; tüm dillerde türküler söylüyorlar.
Epey gündeme gelen bir konu var: Belediyenin elektriğinin kesilmesi ve sizin mührü sökerek hizmet vermeye devam etmeniz...
Şöyle söyleyeyim, bu kriz vatandaş kadar çok daha büyük bir şekilde devletin bir kurumu olan belediyeleri de vurdu. Yani tüm gelirlerimiz yüzde 30 civarında yükselirken tüm giderlerimiz yüzde 500’lere kadar yükseldi. Bu anlamıyla zorlandığımız, düşündüğümüzü yapamadığımız projelerimiz söz konusu artık. Bundan kaynaklı da bazı eksiklerimiz ile beraber bu ülkede insanların, diğer canlıların faydalanabilecekleri, onların yaşam alanlarını rahatlatacak küçücük hayalleri olan o hayalleri gerçekleştiren bir anlayışı örgütlüyoruz. Çünkü biz büyük hayallerin kapitalistlerin, küçük hayallerin de komünistlerin olduğunu düşünüyoruz. Onun için küçük hayaller bizi daha mutlu ediyor.
Ödeyemediğimiz için kapatıyorlar, onlar kapatınca biz gidip mührü bozuyorduk. Bu kaçak değil, sayaç yine dönüyordu; bizim cezalarımız katlanıyordu. Bu başka bir şeye çevrilmek istendi, saldırıldı. Bundan saldırsınlar; hırsızlıktan saldırmasınlar, başka başka şeylerden yapmasınlar. Bu sadece bizimle alakalı bir şey değil. Gün gelecek bütün toplum, bütün insanlar bunu ödeyemediğinde herkesin elektriğini kesebileceklerini düşünemiyorum. Tüm insanları karanlığa boğamayacaklar. Yani ödeyemeyecek insanlar ve ona doğru da gidiyor, ödeyemiyorum, ödeyemediğim için de bu tür şeyler yaşanacak.
Bu tür alanlarda kamulaştırmaya gidilmeli; telekom, elektrik, petrol gibi ihtiyaçları devlet hemen kamulaştırmalıdır. Çünkü bunun gibi ihtiyaçları alamadığınızda hizmette aksama oluyor. Yani siz petrol parasını veremediğiniz de petrol alamadığınız da yol yapamazsınız. Çünkü araçlarınızla bunları yapıyorsunuz. Biz ihale yapmıyoruz, kendi öz gücümüzle yapıyoruz. Mesela itfaiyenin elektriğini kestiler ama sonra hemen suç olduğunun farkına vardılar, açtılar.
Devlet çok farklı çalışıyor, bizim bütün resmi hesaplarımıza bloke konuldu. Maaş hesaplarına, harç hesaplarına bloke konuldu ama konulamadığını bilmiyorlardı, sonra geri çektiler. Aslında bu büyük bir saldırı. Bu komünistlerin, sosyalistlerin, demokratların ya da halkına hizmet eden vicdanlı insanların kime ne derseniz deyin, siyaset yürütenlerin hepsine büyük bir saldırı söz konusu. Bu saldırılarda bize şöyle demiyorlar: Ovacık gibi çok tatlılar, aferin, Şirinler’in tatlı köyü. Çıkıyorlar, bunlar tehlikelidir diyorlar ama bu iyi, güçleniyoruz demektir.
Biz Mao Zedong'a başkan diyoruz diyor ki, “Üzerinize geliyorlarsa iyi, çok çok geliyorlarsa çok çok iyi. Çünkü artık güçsünüz diyorlar.” Biz de bunu böyle düşünüyoruz ve halkı kendi öğretmenimiz olarak gördüğümüz için onların söylediklerinin hepsini, onların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kamu adına yaparız.
Nur Derya