AKP’ye oy vermeyecek çevrelerde, hatta CHP içerisinde bile yüksek sesle dile getirilmese de Cumhurbaşkanı adayı olması pek de istenmeyen, Erdoğan karşısında kazanma şansı düşük bulunan, sırf bu yüzden Akşener’in neredeyse 6’lı masayı dağıtmaya kalktığı Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamaları ve performansı ile kendisine dönük olumsuz havayı dağıtmayı başarmışa benziyor.
Seçim süreci başlarken Kılıçdaroğlu’nun önünde Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerden önce başarılı olması gereken bir sınav vardı. Ve bence bu sınav, 14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan ve Cumhur İttifakı karşısında kazanmaktan çok daha zor ve bir o kadar da çetrefilliydi. Kılıçdaroğlu, yıllarca CHP’ye ‘düşman’ gözüyle bakan sağ, muhafazakâr seçmeni kendisine ve partisine ikna etmek zorundaydı. Zorunda olduğu bir diğer husus ise 20 yıllık AKP iktidarında ezilmiş, kırılmış, bolca hayal kırıklığına uğramış CHP seçmenini, bir kısmı geçmişte iktidar saflarında da yer alan isimlerle ortak eksende buluşturmaktı.
*****
Özellikle AKP iktidarının tüm gücü tek elde toplayan bir rejimi inşa etmesinde önemli roller oynayan bazı isimlerin CHP listelerinden aday gösterilmesi beklendiği gibi tepki gördü. CHP’de oy kaybı yaratıp yaratmayacağı merak edilen bu tepki, 20 yıllık AKP ve Erdoğan iktidarının yenilgiye uğratılması hedefiyle bir araya gelindiği gerçeği ile de birleşince, en azından Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı noktasında yıkıcı bir etki göstermedi.
Bunda, Kılıçdaroğlu’nun özellikle sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda ülkenin ‘tehlikeli’ ve ‘temel’ sorunlarına dönük kullandığı birleştirici dilin etkili olduğunu söylemek pek de yanış olmayacaktır.
*****
Twitter’ı aktif kullanan Kılıçdaroğlu, kadınlara, emeklilere, çiftçilere ve gençlere seslenen videolar paylaştı. Bu videolarda ekonomik vaatlere, sosyal sorunlara ve ülkenin geleceğine ilişkin ortaya koymaya çalıştığı demokrasi anlayışına yer vermeye çalıştı.
İktidar bloğunun açık-kapalı tüm ortamlarda Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nu hedef aldığı söylenen iki konu vardı. Birincisi HDP ve hatta PKK ile kol kola yürüdükleri iddiası. İkincisi ise Kılıçdaroğlu’nun, zamanında Erdoğan’ın da açıkça hedef aldığı ve yuhalattığı mezhebiydi.
İşte Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanıp kazanamayacağına dönük beklentileri belki de en yakından etkileyecek hamleleri, ‘Kürtler’ ve ‘Alevi’ başlığı ile paylaştığı videolar oldu.
*****
Kılıçdaroğlu, “Saray ne zaman seçimi kaybedeceğini görse Kürtlere toplu bir yaftalama, terörist muamelesi yapma durumu başlıyor. Utanç verici. Gerçekten de utanç verici. Şu anda milyonlarca Kürde terörist muamelesi yapılıyor. Her gün durmadan. Her gün milyonlarca lirayı sosyal medya trollerine harcıyorlar. O troller bana hakaret edebilmek adına Kürtlere terörist muamelesi yapıyorlar. İnsanımızı, devlete yabancılaştırıyorlar. Ne için? Üç beş oy için. Utanmıyorlar. Gerçekten de utanmıyorlar.” İfadelerini kullandığı ve devamında kardeşlik mesajı verdiği video ile zor bir alana yine birleştirici bir dille müdahale etmiş oldu.
*****
Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ başlığı ile paylaştığı videoda yer alan açıklamaları ise, iktidar kanadında yarattığı rahatsızlık ve panikle birlikte değerlendirildiğinde siyaset çevrelerince de seçim sürecinin en etkili hamleleri olarak görüldü.
Kılıçdaroğlu, “İlk oyunu verecek olan sevgili evlatlarım, ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancı ile yetişmiş samimi bir Müslüman’ım” ifadeleri ile başladığı konuşmasında insanların kimliklerini seçme şansının olmadığını, ancak iyi, dürüst, ahlaklı ve adil olmanın insanın seçimi olduğunu vurguladı.
Konuşmanın devamı şöyleydi:
“Sevgili genç arkadaşım, ülke olarak önümüzde bir eşik var ve bu eşiği hep birlikte aşabilmek için sana ihtiyacımız var. Unutma, tek bir oyla sen bu ülkeyi can yakan mezhep tartışmalarından, bataklığa dönüştürülen Orta Doğu’dan çekip çıkaracaksın, ait olduğu yere taşıyacaksın.
Artık kimlikleri konuşmayacağız, başarıları konuşacağız. Artık ayrışmaları ve farklılıkları konuşmayacağız. Ortaklıklarımızı ve ortak hayallerimizi konuşacağız. Bu değişim seferimize katılacak mısın? Bu değişimde benimle birlikte duracak mısın? Alevi olmaz diyen bu sisteme, doğru olan, dürüst olan, ahlaklı olan olur, diyecek misin?
Son bir el verecek misin? Bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya hazır mısın? Gelin gençler, gelin bu eşiği hep birlikte aşalım. Böylesine hayati bir eşikte tek bir oyu bile ziyan etmeyeceğinize inanıyorum. Ve size yürekten güveniyorum. Gözlerinizden öpüyorum.”
*****
Erdoğan’dan Bahçeli’ye, Soylu’dan Destici’ye… Kılıçdaroğlu sağ duyulu açıklamalarına devam ederken, iktidar bloğu ayrıştırıcı ve hedef gösteren bir dilde ısrarcı olduğunu gösterdi. Ancak kaçırdıkları nokta, Kılıçdaroğlu’nun geçmiş dönemlerde CHP’nin sıkça başvurduğu ve yenilgiyle sonuçlanan ‘iktidarla kutuplaştırıcı bir dil üzerinden çatışma” anlayışından kendisini ve partisini çoktan çekip çıkardığıydı. Yani roller önceki seçimlere kıyasla değişmişti. (Bu değişimin ilk sinyalleri yerel seçimlerde görülmüştü)
Daha önceki seçimlerde muhalefeti, muhafazakâr insanları öcü olarak göstermekle ve hatta kendisine karşı darbe çığırtkanlığı yapmakla suçlayan iktidar, her fırsatta muhalefeti düşmanlaştırmaktan, terörle iş birliği yapmakla suçlamaktan imtina etmedi.
Varlığını iktidara borçlu olan kalemlerin kullandığı, açıkça suç içeren, hedef gösteren dil ise Kılıçdaroğlu’nun iktidarın ayarlarını bozduğu tezini güçlendiren etmenlerden biri oldu.
AKP’ye yakınlığı ile bilinen, Yeni Şafak’ın da eski genel yayın yönetmeni İbrahim Karagül, Kılıçdaroğlu’nun ‘Kürtler’ ve ‘Alevi’ başlığı ile paylaştığı videoların ardından sosyal medya hesabından provokatif paylaşımlarda bulundu.
Karagül paylaşımında, "Türkiye! Kılıçdaroğlu bizi; Türk-Kürt, Sünni-Alevi olarak iç savaşa çağırıyor. 'Azınlık İktidarı' kurmayı planlıyor. Türkiye'yi 'Suriyeleştirmeye' çalışıyor. Bu adamı durdurun. Artık bu işin seçimle, siyasetle alakası yok” ifadelerini kullandı.
Benzeri bir paylaşımı, muhalif bir gazeteci Erdoğan veya Bahçeli için yapsaydı neyle karşılaşacağını tahmin etmek güç değil. “Bu adamı durdurun” ifadesini muhalif bir isim, Erdoğan için kullansaydı ‘darbe çağrısı’ yapmakla bile suçlanabilirdi.
*****
Neticede bizzat Erdoğan’ın cami avlusunda siyaset yaparak, örneğin Diyanet İşleri üzerinden Kılıçdaroğlu ve muhalefeti yuhalattığı, sosyal medya üzerinden troller eliyle hazırlanmaya çalışılan provokasyon zemininin Kılıçdaroğlu’nun Adıyaman ziyaretinde olduğu gibi fiiliyata dökülmeye çalışıldığı günlerden geçiyoruz.
Özetle Kılıçdaroğlu;
Yakalanan bu ivmenin 14 Mayıs’a yansımasını hep birlikte takip edip göreceğiz. Tabii bu arada takip edeceğimiz bir diğer husus da Karagül ve benzerlerinin “Bu adamı durdurun” çağrısına paralel olarak Adıyaman örneğinde olduğu gibi olası provokasyon girişimleri olacak.
Burak Demirci