Erdoğan, Ordu'da yaptığı konuşmada 1979'da sosyalist belediyecilik pratiğini sergileyen Terzi Fikri'yi hedef alarak "terörist" imasında bulundu. Fatsa'da halkın kendi kendisini yönetmesine uzanan, fındık mitinglerinin tarihsel uğraklarına ve Fikri Sönmez'li Fatsa'nın sosyalist deneyimini hatırlayalım.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün (30 Temmuz) Ordu'da katıldığı bir programda, 1979'da Fatsa'da Belediye Başkanlığı yapan, sosyalist kimliği ile tanınan Fikri Sönmez'i hedef aldı. Erdoğan konuşmasında, "Ordu terörün ne menem şey olduğunu gayet iyi bilir, bu Ordu 'Terzi Fikri'yi de iyi bilir" dedi. Erdoğan'a sosyal medyada tepki yağdı. Sosyalist örgütler, CHP'li vekiller, gazeteciler Erdoğan'ın sözlerine tepki gösterdi. Terzi Fikri lakabıyla da bilinen Fikri Sönmez, geniş çevrede merak uyandırdı. 43 yıl sonra yeniden gündem oluşuyla birlikte Fikri Sönmez'in kim olduğuna beraber bakalım...
Fikri Sönmez'in hikayesini anlatmadan evvel Erdoğan'ın Ordu'da 'durduk yere' Terzi Fikri'yi ağzına almasına şaşmamalı. Çünkü Erdoğan, aynı dakikalarda fındık taban fiyatını da açıklamıştı: 54 TL. Ancak geçtiğimiz hafta 24 Temmuz günü Fatsa'da Sol Parti, fındık mitingi düzenledi. Binlerce köylü ve üreticinin katıldığı mitingde fındık taban fiyatının 70 TL olması talep edilmişti.
Fatsa özelinde, fındık mitinglerinin bir de tarihsel anlamı var... Demirel'den Evren'e ve Erdoğan'a kadar sağ siyaseti bu kadar tedirgin eden neydi? Sorunun cevabı 1979 öncesi Fatsa'da. Türkiye 70'li yıllarda büyük ve çalkantılı bir dönem geçiriyordu. Hakim güçlerin ülkeyi ve ekonomiyi yönetmekte derin krizler yaşaması, çatışmalı ortama zemin hazırlıyordu. 12 Mart'ta görece alınan 'tedbirler' yeterli olmayacaktı. Yönetim düzeyindeki sorunlar, Süleyman Demirel'in Başkanlığı'ndaki Milliyetçi Cephe ile aşılmaya çalışılıyordu.
60'lı yıllarda ABD'nin soğuk savaş stratejisinin gereklerinden biri olarak geliştirilen, sivil faşist hareketler, gayri nizami harp taktikleri yoğun biçimde Türkiye'ye ikame ediliyor, düzene muhalefet eden sosyalistler bastırılmaya çalışılıyordu. Fakat bu politikalar Türkiye'yi bir iç savaş ortamına sürükledi. Esasında hikayenin tamamı, ABD emperyalizminin Türkiye'ye dolaylı bir müdahalesiydi. Bunun için özel ve kullanışlı aparatlar devreye alınıyordu. Fatsa, yurt hattında yürütülen sivil faşist saldırılara karşı, devrimci mücadelenin bir cevabı niteliğini de taşıyordu. Bu direnişin özü, kitleleri esir alma gayretini büyük bir iştahla sergileyen kontrgerilla hareketlerine karşı halk içerisinde varolan direniş eğilimlerini örgütlemeye ve işgallerin, faşist hegomanyanın kırıldığı yerlerde "iktidarı" da halka teslim etmeye dayanıyordu.
Fatsa'da halk içerisinde varolan eğilimlerin yavaş yavaş örgütlenmesi fındık mitingleriyle başlayacaktı. Ülkenin giderek yoksulluğa sürüklendiği, iç savaş stratejilerinin adım adım hayata geçirilmeye çalışıldığı dönemde halkta biriken öfke, Fatsa ölçeğinde fındık mitinglerinde kendini gösteriyordu. İlk fındık mitingi, 1968 yılında Ziraat Odası tarafından örgütlendi. Bu mitingdeki konuşmacılardan birisi de Fikri Sönmez idi. Sönmez, konuşmasında üreticinin kazıklanmasından bahsederken, bunun da "tüccarların adamları" tarafından gerçekleştirildiğini söylüyordu. Mitingde halk karşılık veriyor, hırsızın kim olduğunu bildiklerini söylüyor, ancak bunlara karşı mücadelenin yordamını bilmediklerini belirtiyor, öncülük istiyordu. Halk faizcilerden, karaborsacılardan yaka silkiyor, çeşitli eylem ve mitinglerde buluşarak iktidarı eleştiriyordu. Ülkedeki siyasal iklim oldukça sıcaktı. Devrimciler sömürünün, karaborsanın karşısına yerinden yönetim ile halkın iktidarını koyuyordu. -Sönmez'in unutulmayan sözlerinden birini hatırlatmakta fayda var: "Ben ne yaptımsa halkımla beraber/birlikte yaptım."-
Dev-Genç fındık taban fiyatlarının belirlenmesinde Karadeniz'de birbiri ardına mitingler düzenliyor, bu mitinglerin örgütlenmesinde Fikri Sönmez ve arkadaşları öncü rol oynuyordu. Devrimci dalganın etkisini kırmak için çeşitli engellemeler, provakasyonlar da tertip ediliyordu. Saflar giderek keskinleşiyordu. Fatsa'nın huzurunu kaçıranlara karşı Fikri Sönmez etrafında toparlanan halk, MC döneminde artan saldırılara karşı birlikte mücadele ediyordu. Kırılma noktalarından biri Halkevi Başkanı Kemal Kara'nın polis gözetiminde 4 MHP'li tarafından öldürülmesiyle başlayacaktı.
Fatsa'da sokak kavgaları yerini silahlı çatışmalara bırakmıştı bile. Faşist saldırılar karşısında kendini korumak için örgütlenen halk kesimleri mücadeleye başladı. Çok geçmeden Fatsa'da barınamayan ülkücü çete kadroları ilçeyi terk etmek zorunda kalacaktı. Hakim güç Devrimci-Yol hareketi, fındıkta sömürüye karşı yeniden harekete geçmiş, fındıktaki sömürüye özel yazılar yazılmış binlerce dergi dağıtılmıştı.
1978-79 yıllarında "Fındıkta sömürüye son" adlı 8 miting organize edilecekti. Bu mitingler Ecevit hükümetinin fındık fiyatlarını belirlemesinde etkili olmuştu. Hatta, fındık mitingleri, anti-faşist mücadele, faize ve karaborsacılara karşı başlatılan kampanya sosyalist Fatsa 'Fikri'ni iktidara taşıyacaktı. Nitekim, Terzi Fikri, 79’da Fatsa’da, CHP, AP ve MSP’nin iki katı oy alarak bağımsız belediye başkanı seçildi. Türkiye'nin daha önceleri deneyimlemediği bir yöntem Fatsa'da ortaya çıktı. Halkın kendi kendini yönetmeye başlaması, sorunlarını el birliğiyle çözmesi, Fatsa'da oluşan huzur ortamı muktedirleri rahatsız ediyordu. Karadeniz'in küçük ilçesi Fatsa'da devrimcilerin karaborsa döneminde stokçulara yapılan baskınlar, Sönmez'in ününü artırmıştı. Stokçulara yapılan baskınlarda ele geçirilen yağ, un gibi gıda ürünleri halka dağıtılıyordu. Kitaplara konu olan kimi anekdotlarda halkın sorunlarını çözmesi için devrimcilere başvurması Türkiye'nin mevcut atmosferine ve hakim siyasal atmosferine göre olmaması gereken yöntemlerden biriydi. Terzi Fikri, belediyeyi aldıktan sonra 11 halk komitesi ile ilçe yönetiliyordu. Halkın kendisi doğrudan söz hakkına sahipti. Nitekim şehrin temizliğinden, alt yapı sorunları "halkın güçlü kolları" ile aşılmıştı. Terzi Fikri, ilçede halk iktidarını kurduklarını söylüyordu.
Ancak bu durum "birilerinin" hoşuna gitmeyen gelişmelerdi. 1980 Mayıs-Temmuz ayları arasında 50’nin üzerinde kişinin katledildiği Çorum Katliamı sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, “Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın” ifadeleriyle Karadeniz'in o küçük ilçesini hedef aldı. Operasyon öncesi CHP, MSP, AP ilçe başkanlarının ortak basın açıklaması yapmış Fatsa'da huzur içerisinde olduklarını söyleseler de bu yeterli olmamıştı. 11 Temmuz'da Fatsa'ya başlatılan "Nokta operasyonu" ile Terzi Fikri'nin görevine son verildi. Fatsa, başka bir dünyanın mümkün kılınışının örneği olarak -kutup yıldızı- hala güncelliğini koruyor...
Sözün özü, Erdoğan'ı ve temsil ettiği siyasal akılda kaygı yaratan deneyim tam olarak Fikri Sönmez'in Fatsa'da hayata geçirmeye çalıştığı yönteme tekabül ediyor. Halkın kendi kendisini yönetmesinden, ülkenin bir avuç kapitaliste teslim edilememesi, korkulu rüyaları oluyor ki Fatsa'nın üzerinden 43 yıl geçtikten sonra dahi kriminalize etmek üzere kürsülerde defaaten adı anılıyor.
Yazıyı Mehmet Gümüş'ün Terzi Fikri'ye ithafen yazdığı ve bestelediği türküyle bitirelim.
Gözbebeklerimize astık resmini, o çoşkulu meydanlardan tek tek toplayıp
Mücevher kutumuza koyduk söylevlerini
Seslerimiz yeniden kuşattığında şehirleri
Söylevlerini çıkarıp yüreğimizin mücevher kutusundan
Şiirlerle öykülerle meydanlara dökeceğiz
Ve onun sessizce gömüldüğü o şehri
Güllerle çelenklerle cennet bahçesine çevireceğiz...
Osman Çaklı