DİSK Yönetim Kurulu üyesi, Göçmen İşçiler Daire Başkanı Seyit Aslan, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nde yazılı bir açıklama yaptı.
Yapılan yazılı açıklamada, ‘Sömürü çarkları arasında ezilen mülteci veya yerli tüm işçileri sendikalı olmaya, örgütlü olmaya, ortak talepler ve mücadele etrafında birleşmeye çağırıyoruz’ denildi.
Dünya Mülteci Günü vesilesiyle DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Yönetim Kurulu üyesi, Göçmen İşçiler Daire Başkanı Seyit Aslan tarafından yapılan açıklamada, “Yunanistan’da göçmenleri taşıyan teknenin alabora olması ile beş yüze yakın göçmen Ege’nin sularında boğularak hayatını kaybetti. İçinde çocuklarında olduğu yüz elliyi geçkin insan kayıp! AB ülkelerinin uyguladığı göçmen karşıtı politikalar, sınırlarda geri itme tutumu büyük insani trajediler yaşanmasına neden olmaktadır. Özellikle kapasitelerinin çok üzerinde insan taşıyan, derme çatma teknelerle AB ülkelerine ulaşmaya çalışan mülteci/göçmenler denizlerde hayatını kaybediyor. Ulaşanlar ise sömürü ve açlıkla yüz yüze kalıyor. Bu durum ülkemizde yaşayan göçmenler açısından farklı değil. Türkiye'de resmi rakamlara göre 4 milyonun üzerinde mülteci/göçmen yaşıyor. Kayıt dışı mültecilerin 500 bin ile 2 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Patronların insan hayatına ucuz iş gücü olarak baktığını düşünürsek elbette böylesi büyük bir nüfusa ilişkin sermayenin planları olduğu aşikar. Asgari ücretin bile altında, kayıt dışı, güvencesiz çalıştırılan, çalışırken ölen göçmen işçilere ve çocuklara hepimiz tanığız. Bu durum hepimize oldukça önemli görevler yüklüyor” denildi.
Özellikle seçim sürecinde göçmenlere karşı önyargıları ve öfkeyi arttıracak sorumsuz söylemlerin siyasiler tarafından körüklenmesi, birlikte yaşayan, birlikte sömürülen yerli ve göçmen işçilerin ortak mücadelesine kast etmektedir ifadelerinin yer aldığı açıklamada, “Bugün atölyelerde fabrikalarda, mahallelerde yan yana çalışan yaşayan milyonlarca insanın birbirine düşman edilmesi, bugün sömürüye karşı birleşmemizi engellerken büyütülen düşmanlık gelecekte çok daha ağır sonuçlar üretebilir. Bizler 20 Haziran Dünya Mülteci günü vesilesiyle, aynı sömürü çarkları arasında ezilen mülteci veya yerli tüm işçileri sendikalı olmaya, örgütlü olmaya, ortak talepler ve mücadele etrafında birleşmeye çağırıyoruz” vurgusu yapıldı.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı, “Kayıt dışı emeği her gün büyüyen sömürünün bir parçası haline gelen göçmen işçiler dünyanın dört bir yanında mücadele ediyor, yaşamak kadar çalışma hakkını da savunuyor. Geçtiğimiz yıllarda Fransa'da greve çıkan 150 göçmen işçi sözleşme hakkını elde ederek dünya göçmen işçilerine örnek olurken, Türkiye'de büyüyen mülteci nüfusu güvencesizlik kıskacında seçeneksiz bırakılıyor. Türkiye'de “mülteciler kalsınlar mı gitsinler mi” şeklinde yaratılan kutuplaşma eğitim, sağlık, çalışma yaşamındaki sorunları ve sınıfsal çelişkileri geri planda bırakıyor. Paralarıyla burada vatandaşlık alıp sermaye sınıfına dahil olanlar gösterilerek, diğer mültecilerin kayıt dışı ve ucuza çalıştırılmasının önü açılıyor. Bir emekçinin uğradığı kaybın, tüm emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını aşağı çekeceği gerçeği hepimize unutturulmak isteniyor. Gerçek şu ki; Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan mülteci işçilerle ortak mücadele araçlarını ilerletmemiz gerekiyor. Öncelikle mülteciler için çalışma izninin patron inisiyatifinden çıkarılması şarttır. Bu tüm işçi sınıfının yararınadır. Çünkü yaşamını sürdürmek için kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılan her işçi, hepimiz için güvencesizliğin artması, ücretlerin düşmesi anlamına gelecektir. Çalışma izinleri ve kayıtdışı çalışmanın son bulmasıyla, hakların eşitlenmesiyle sermayenin önemli bir kozu elinden alınmış olacaktır. Kayıt dışı, ucuz iş gücü tehdidinin çözümü, mülteci işçilerin eşit haklarla, kayıtlı çalışmasını sağlamaktan geçmektedir. Öte yandan Türkiye'de sendikalaşma oranının düşüklüğü tüm işçi sınıfının tamamını etkileyen bir sorundur. Mülteci-yerli ayrımı olmaksızın işçi sınıfının aynı sendikada örgütlenmesinin önünü açacak yasal düzenlemeler yapılması şarttır. Sermayenin, sermaye iktidarlarının ve emperyalist devletlerin kendi çıkarlarını savunan mülteci ve göç politikalarının karşısında biz de işçi sınıfı olarak, ortak mücadele hattında birleşmeli, kendi çıkarlarımız doğrultusunda mücadeleyi yükseltmeliyiz
Haber Merkezi