Türk edebiyatında iz bırakan Sevgi Soysal Yılın Yazarı olarak ölümsüz eserleri ile 2018’i şereflendirdi. Yılın Yazarı’nı daha iyi tanıyabilmek için Nilüfer Kütüphane Müdürü Şafak Pala ile Sevgi Soysal’ı ve Yılın Yazarı etkinliklerini konuştuk.
Röportaj: Melike Olgun
Yılın Yazarı etkinliklerinde birçok değerli ismi ağırladınız. Bu isimleri bir araya getirmek kolay oldu mu?
Yılın yazarı beş yıldır sürdürdüğümüz bir program. Ayrıca etkinliklerimiz yılın yazarıyla sınırlı değil bildiğiniz gibi. Nilüfer Kütüphane’nin bütün etkinliklerinin yürütülmesinde teknik ve planlı çalışmaya önem vermekteyiz. Bu yüzden Yılın Yazarı Sevgi Soysal’ da ağırladığımız tüm değerli isimlerle; atölye yürütücüleri ve konuşmacılarla yürüdüğümüz bu ortak yolda sorunsuz bir yıl geçirdik. Her birine emeklerinden dolayı teşekkür ederiz.
Yılın Yazarını kim, nasıl seçiyor?
Nilüfer Kütüphane olarak bu işin mutfağında olan arkadaşlarımızın değerlendirme ve önerileri bu seçim sürecinde ağırlık kazanıyor. Tabii karar verme sürecinde halktan, çevreden gelen istekleri de değerlendirmekteyiz. Yine Türkiye'nin önde gelen edebiyat insanlarının görüşlerini de alıyoruz. Bu seçim sürecinde belli kıstaslarımız var elbette. Yazarın yalnızca yazdıkları değil, hayattaki duruşu da seçimlerimizi etkilemekte. Bundan önce seçilmiş yazarlara bakarsanız bunu görebilirsiniz; Sabahattin Ali ile başladık, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Kemal ile devam ettik ve son durağımız Sevgi Soysal oldu. Yılın yazarının yediden yetmişe seslenebilmesi de önemli bir olgu. Çocuklar için de, yetişkinler için de eser vermiş olması, çok yönlü bir kişiliği olması, bireyi hayatın farklı alanlarında ele almış olmasını önemsiyoruz. Ayrıca her yazarın kendine has bir duruşu vardır. Örneğin Yaşar Kemal’in çevreci yönünü hepimiz biliriz. Bu yönüyle ilgili farklı etkinlikler yapmıştık bu yüzden. Yine hayatının röportaj yaparak sürdürdüğü bir dönem vardır Yaşar Kemal'in. Röportaj yazarıdır. Bu yüzden röportaj atölyesi de yapmıştık. Yine Orhan Kemal'in kitaplarındaki karakterlerde işçileri, emekçileri daha çok görürsünüz. Bu sebeple fabrikalarda okumalar yapmıştık, üniversiteden hocalarımız yapmıştı bu okumaları. Okumaların sonrasında işçi sağlığı ile ilgili konuşmalar da yapılmıştı. Sevgi Soysal'ın da hayatında radyo programcılığı yaptığı bir dönem vardır. Bu sebeple bu yıl da gençlerle radyo programcılığı ile ilgili bir atölye çalışması yürütüldü. Yine farklı sanat disiplinleri ile ilgili birçok etkinlik yaptık. Çocuklara ve yetişkinlere yönelik farklı atölye çalışmaları düzenledik.
http://www.bursamuhalif.com/hos-geldin-sevgi-soysal/Sevgi Soysal’lı yılın yazarı olarak işlemek kolay oldu mu?
Biz kadın ağırlıklı bir ekibiz dolayısıyla bu sene Sevgi Soysal işlemek bizim için ayrıca zevkliydi. Aslında Sevgi Soysal çalışması kolay bir yazar değildi. Özellikle okullarda Soysal ‘ı tanıtmak daha zor, onun yazı dili çocukları zorlayabilirdi. Zorlansak da başka yollar denedik. Öykülerinden seçkiler yaptık, çocukların daha rahat okuyabileceği metinleri seçtik. Aslında bütün bu çalışmalarda biz de bir eğitim süreci yaşıyoruz. İlginç bir durum da şu; yalnızca yazdıklarıyla değil yaşamıyla da tanışıyoruz seçilen yazarın. Ailesiyle aramızda bir bağ oluşuyor. Örneğin bu sene Sevgi Soysal’ın kızı Funda Soysal, kız kardeşi Gönül Öney ve yeğeni Aylin Öney, Nilüfer’de Kadın Hayat’a Yakın programımız kapsamında Nilüferli kadınlara Sevgi Soysal’ı anlattılar. Aile hayatlarını paylaştılar. O kadar duygusal bir söyleşi oldu ki herkesin gözleri doldu.
Halkın Yılın Yazarı etkinliklerine yaklaşımı nasıl?
Yılın yazarı etkinliğinde bir yazarın birçok sanat disipliniyle incelendiğinin halk da farkında. Bu sebeple hangi yazar seçilecek, kimler atölye çalışması yapacak, kimlerin söyleşileri gerçekleştirilecek gibi sorularla sık sık karşılaşıyoruz. Bunun dışında teknik olarak bu işin içinde bulunan insanlar; edebiyat öğretmenleri, yaratıcı drama eğitmenleri kendi okullarında çalışmalarında da yılın yazarını işleyebiliyorlar. Bu tam da bizim istediğimiz bir durum. Burada bir anımı da paylaşmak isterim sizinle. Yılın Yazarı etkinliklerinin en son etkinliği her yıl Aralık ayında düzenlediğimiz sempozyumdur. Bu sempozyumlarda atölye katılımcıları da konuşma yapar. Aziz Nesin'in yılın yazarı olduğu sempozyumda bir öğrenci, atölye katılımcısı olarak konuşurken, "Bana bu adam komünist dediler. Ben de bakayım bu adam nasıl bir adam, bir de ben inceleyeyim diye düşündüm ve hayatını okudum.” demişti. Bence bu mutluluk verici bir şey. Yapılan etkinliklerin, atölyelerin gençlerde bir sorgulamaya neden olması çok heyecan verici.
Sizce Sevgi Soysal’ı diğer 68 kuşağı yazarlarından ayıran nedir?
O kadar özgür yazmış ki, bu beni çok etkiliyor. Genelde kadınların yazarken üzerlerinde bambaşka bir baskı oluyor bildiğiniz gibi. Hele o dönemde bu daha da belirgin. Cinselliğin anlatılması çok da kolay değil. Sevgi Soysal'ın cinselliği basitleşmeden anlatabilmesi bence çok büyük bir başarı. Bir başka başarısı da üretkenliğidir. Beni bu çalışkanlığıyla çok etkilemiştir. Kısa yaşamına çok fazla eser sığdırmış. Yemek yaparken mutfak masasının üzerinde yazarmış. Yani hayattan kopan bir yazar değil. Sevgi Soysal’la ilgili Özdemir İnce, “Yazmasaydı eksik kalmazdı. Yazı yazmak birçoğunun aksine kendine aşmak gibi bir şey değildi onun için," demiş Atilla İlhan'a yazdığı bir mektubunda. Bu söz benim çok hoşuma gitti. Kendisini aşmak için yazmıyor aslında, tümcesi Sevgi Soysal adına ilginç bir betimleme bence.
Sizin favori Sevgi Soysal Kitabınız nedir?
Tante Rosa, bence çarpan bir kitap. Tante Rosa’nın hani o düşüp düşüp kalkması… Hiç umudunu yitirmeyişi… Ben onu Küçük Prens’e benzetiyorum, iki kitapta da çok yalın bir anlatım vardır ve bu yalınlık çarpar insanı. Bana öyle geliyor nedense. Tante Rosa‘nın dışında Yenişehir’de bir Öğle Vakti’ni de severim. O dönem için çok sağlam bir roman. Şafak, Yürümek... Hepsini severim, ayırmak kolay değil.
Yılın Yazarı dışında sürdürdüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bir çok program yürütüyoruz. Yaptığımız etkinlikler ve programlarda sürekliliği çok önemsiyoruz. Nilüfer'deki devlet okullarında yürüttüğümüz sayıları binleri aşan çocuğun katıldığı 'Boyun Kadar Kitap Oku’ programımız ilk aklıma gelen çalışmamız. Bu programı Nilüfer Rotary Kulübü ve Nilüfer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte yürütüyoruz. Şunu söylemek isterim özellikle biz Nilüfer Kütüphane olarak insanların kütüphaneye gelmesini beklemiyoruz. İnsanları kütüphanelere davet ediyoruz, kendimizi onlara tanıtıyoruz. Pek çok arkadaşımız Nilüfer’deki bütün devlet okullarını ve özel okulları ziyaret ediyor. Oradaki öğretmenlerle işbirliği içinde olmak bizim için çok değerli. Yine her Salı Nilüfer Belediyesi Kütüphanelerinde edebiyat etkinlikleri yapıyoruz. Her Salı Nilüfer'de edebiyat konuşulur düşüncesini yerleştirmek bize heyecan veriyor. Yine Türkiye'de bir ilk olan Nilüfer Kütüphane Günleri'ni başlattık bu yıl. Ekim ayında on gün boyunca Nilüfer Kütüphanelerinde farklı disiplinlerde "iktidar" konusu konuşuldu böylece. En son şu bilgiyi de vermek isterim. Kütüphaneleri insanların pek gitmediği algısı vardır bildiğiniz gibi. Ben bu yıl Nilüfer Belediyesi Kütüphaneleri kapılarından yaklaşık 630 bin kişi girmiştir bilgisini vermek isterim size. Bu önemli bir sayıdır bizce.