Ev, araba gibi daha önce gerçekçi sayılan hayallere ulaşamama gerçeğiyle yüzleşen Renault işçileri, “Geleceğimizi satarak yaşatıyoruz” diyor.
“Geleceğimizi satarak yaşıyoruz. Çünkü geçmişimiz para etmiyor. Kredi, avans hesabıyla yaşamaktan, köpek gibi çalışıp çocuklara yetememekten. Ben yıldım. Yoruldum.”
Evrensel Gazetesi'nden Erdal Kılıç'ın haberine göre, Bursa’da Renault işçileriyle görüşürken “Geleceğimizi satarak yaşıyoruz” diyerek başlayan ifadenin can yakıcılığı ve söylendiği sıradaki sesin yüksekliği, çevre masalarda bile hatırı sayılır bir etki bırakıyor. Bizim masada derin bir sessizlik olduğu anda diğer masaların hepsinde “Patlak kredi kartları”, “Gecikmiş kredi taksitleri” veya “Eş-dosttan alınmış borç” konuşuluyor. Herkesin enseyi kararttığı bir anda yaşı büyük olan bir işçi konu dağılsın diye çay söylüyor. Çaylar gelince herkes çaydan bir yudum alıyor ama kimsenin kafası dağılmıyor. Konu gelecek, borçlar ve çocuklar olunca derin iç çekişler, hayıflanmalar, küfürler eşliğinde çaylara birer sigara ilişiyor. Herkes sigarasını yakarken sigara içmeyenler sandalyesini biraz geriye çekiyor. “Geleceğimizi satıyoruz” ifadesi herkes tarafından biraz sindirilince devam ediyoruz.
Yaşı büyük olan işçi, “Bir bok değişmez, biz hepsini ayrı ayrı gördük gülüm. Tayyip’i de Ecevit’i de gördük. Sendikadan yırtalım dedik, DİSK’ini Türk-İş’ini gördük. Eşek adam olur bizden olmaz” diyerek karamsar bir giriş yapıyor. Tam yeni bir soruya yeltenirken en genç işçi, “Kapatalım gidelim o zaman dayı” diyerek masayı gülümsetse de masanın etrafındakiler ikna olma oranları değişse de yılgınlıkla değişmeyeceği düşüncesinin hakim olduğu anlaşılıyor. Bir işçi, “Kapatsak gitsek nereye gideceğiz, çalışmadan yaşayabilecek var mı aramızda, neyi kapatıp gideceğiz” diyor.
‘Öfkeyle beraber olan insanlar vardı’İşçilere '98 ve 2015’te patrona, valiye ve sendikal bürokrasiye karşı verdikleri mücadeleyi hatırlattığımızda, yaşlı olanı öksürüp masadakilere bakıyor: “Birlik vardı, beraberlik vardı. Kimse kimsenin sırtına basıp sendikadan yelek beklemiyordu. Kimse şefine yaranıp kısım değiştirme peşinde değildi. Hepsinin karşısında öfkeyle beraber olan insanlar vardı” diyor. Şimdi işçilerin birbirlerine güvenmediklerini ve sorunlar daha büyük, talepler ortak olsa da birlikte hareket etme noktasında en büyük engelin ‘güvensizlik’ olduğunu vurguluyor.
‘Adaletli vergi, gerçek enflasyon zammı’Konuşmaların en başından beri sessiz olan Renault işçisi, “Borçlar herkesi korkutuyor. İşten atma tehdidi her işçisinin on kere düşünmesine sebep oluyor. Bizde üretim yoğun iş çok olsa da TOFAŞ’ın Ford’un durumu ortada, herkes korkup siniyor. Piyasaya göre biraz daha iyi olunca maaşlar, çıt çıkmıyor. Her sene aynı şeyleri konuşuyoruz” diyor.
Bütün metal işçileri için en yakıcı sorun ve talepleri sıralıyor: “Vergi düzenlenmesi yapılmazsa eylülde aldığımızın fazlasını geri vereceğiz. Kıdemli arkadaşlar içeride zamma üzülecek hale geldi. Tasarrufun acısını bize tatlısını vergi ödemeyenlere yaşatıyorlar. Vergiyi çalan kara para aklayıp salınan mutlu, çalışıp bordrosuyla vergisini ödeyen mutsuz. TÜİK yalandan enflasyon açıklayacağına bizim aldığımız zamla kâr oranlarını hesaplasın, vergi de ona göre istensin görelim. Gerçek enflasyon oranında zam yapılması gerekiyor, yüzde 21 kimseyi kurtarmaz” Küfeleri doldurup, makine gibi çalıştırırken sorun yoktu. Şimdi iş yok diye milletin başında kılıçla geziyorlar. İşçiyi üç kuruşluk ekmeğinden edeceklerine senelerdir doldurdukları küfelerden vazgeçsinler. Sorun sıkıntı hep bize, eldivene sınır koydular, otomattan alıyoruz. İş kıyafetleri geç geliyor. Krizin faturasını patronların ödemesi gerekiyor.”
‘Hayallerimizi sattırıyorlar’“Bize geleceğimizi bile sattırdılar” diyor biri: “Herkes borç batağında, 20 sene önce Renault işçisinin evi, arabası, yazlığı olurmuş. Şimdi ev almayı bırak, yarını kurtarmak hayal oldu. Bize hayallerimizi sattırıp kazandıkları parayla sefa içinde yaşıyorlar.”
Kızgınlığını alamayarak kıracak gibi karıştırıyor şeker attığı çayı: “O oldu bu oldu. Herkes sindi, sindikçe sustukça daha azına razı ediyorlar. Nasıl güveneceksek güvenelim nasıl olacaksa olsun, benim artık kimseden beklemeye tahammülüm yok.”
Yaşlı olanı “Maç (Bursaspor) başlayacak” diyerek araya giriyor. İşçi duymazlıktan geliyor: “TOFAŞ’çısı, BOSCH’çusu, Renault’dan bekler. Renault’dakiler bir vardiyadan, vardiyadaki bir bölümden… Sendikadan bekle, AKP gitsin bekle, CHP gelsin bekle, bekle Allah bekle…”
İşçilerin hepsi değilse de masadaki genç işçilerin, bu işçiyle benzer fikirde olduğu anlaşılıyor. Hemen ardından televizyonun sesi açılınca kadrolar konuşuluyor. Konunun bu yazıyı ilgilendiren kısmı da burada son buluyor...
Haber Merkezi